-
Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) tarafından yapılan bir çalışmada, merkeziyetsiz borsalarda (DEX) likidite sağlamanın merkeziyetsiz olduğu fikri sorgulanıyor.
-
Uniswap v3 üzerine yapılan bu analize göre, teknolojik gelişmelere rağmen, kurumsal likidite sağlayıcıları (LP’ler) DeFi ekosistemini şekillendiriyor.
-
BIS araştırmacılarına göre, “Bu oyuncular, toplam kilitlenen değerin yaklaşık %80’ini elinde tutuyor ve en yüksek işlem hacmine sahip olan ve daha az volatil olan likidite havuzlarına odaklanıyorlar.”
Bu makale, DeFi’deki likidite sağlama konusundaki BIS bulgularını inceleyerek, merkeziyetsiz piyasalardaki kurumsal oyuncuların etkisini vurgulamaktadır.
DeFi’deki Likidite Sağlama Gerçekleri: BIS’ten İçgörüler
BIS’in son çalışma raporu, merkeziyetsiz finansal sistemde likidite sağlamanın sanıldığı kadar merkeziyetsiz olmadığını ortaya koyuyor. Herkesin likidite havuzlarına erişimini mümkün kılan teknolojik altyapıya rağmen, gerçek şu ki, piyasanın büyük oyuncuları tarafından baskın şekilde kontrol ediliyor, bu da merkeziyetsizlik yönündeki direncin bozulmasına neden oluyor.
Araştırmacılar, Ethereum blok zincirinin önde gelen DEX’i olan Uniswap v3’ü değerlendirdi ve 250 likidite havuzunu inceledi. Elde edilen bulgular, perakende likidite sağlayıcılarının, daha yüksek getiriler elde etmek için gereken uzmanlığa ve kaynaklara sahip olan kurumsal oyuncular tarafından önemli ölçüde geride bırakıldığını gösteriyor.
Bulgular çok açık: perakende LP’ler yalnızca işlem ücretlerinin çok küçük bir kısmını kazanıyor ve risk ayarlı bir perspektiften bakıldığında, gerçek anlamda maddi kayba uğrayabiliyorlar. Bu durum, DeFi’nin iddia ettiği kapsayıcılık hakkında ciddi sorular gündeme getiriyor. Araştırmacılar, verilerin, piyasa dinamiklerini yönlendiren seçkin bir katılımcı grubunun mevcut olduğu geleneksel finans alanında görülen bir eğilimi işaret ettiğini vurguluyor.
Kurumsal Etki: İki Uçlu Kılıç mı?
Kurumsal likidite sağlayıcılarının öne çıkması, DEX’lerin temel felsefesini, yani finansal piyasalara demokratik erişim sağlama ilkesini karmaşık hale getiriyor. BIS, DeFi’nin geleneksel finans ile karşılaştırıldığında daha az operasyonel engel olabileceğini öne sürerken, merkeziyetsizliğe yol açan özelliklerin devam ettiğini de belirtmektedir.
Ayrıca, araştırmacılar, perakende ve kurumsal yatırımcıların DeFi işlevsellikleri içindeki rollerini incelemek için daha fazla çalışmayı teşvik ediyorlar. Bu durum, mevcut tartışmalarda netlik sağlayabilir. Ekosistem gelişirken, bu dinamiklerin anlaşılması, DeFi içinde daha adil çözümler geliştirmek için kritik öneme sahip olacaktır.
Takasları Değerlendirmek: DeFi ve Geleneksel Finans
BIS çalışması, merkeziyetsiz likidite sağlamanın endişe verici bir tablosunu çizerken, ekonomist Gordon Liao ise LP’lerin geleneksel finans içindeki zorluklarının çok daha belirgin olduğunu savunuyor. Liao, önemli ücretler kazanan sofistike traderların, daha az deneyimli rakipleri ile karşılaştırıldığında önemli bir başarı artışı yaşamadığını öne sürüyor.
Liao’nun analizi, Journal of Financial Economics’te yayınlanan bir çalışma ile destekleniyor ve geleneksel finansal sistemlerde LP’lerin koşullarının DeFi’dekilerden birçok açıdan daha az elverişli olduğunu vurguluyor. Bu bakış açısı, DeFi yapıların kurumsal finans sistemleri ile olan etkinliğini daha geniş bir çerçevede tartışmayı davet ediyor.
Sonuç
Özetle, BIS, DeFi ekosisteminin hayati bir yönünü vurguluyor: teknoloji finansı demokratikleştirmeyi hedeflese de, gerçeklik, likiditenin kurumsal oyuncular arasında yoğunlaştığını gösteriyor. Bu sektör geliştikçe, yatırımcıların likidite sağlama süreçlerindeki karmaşıklıkları anlamaları ve merkeziyetsiz sistemlerin gerçek etkilerini kavramaları giderek daha önemli hale geliyor. İlerleyen süreçte, araştırmacıların ve sektör katılımcılarının bu farklılıkları ele alması, daha adil bir finansal ekosistem oluşturmak için gereklidir.