- ABD Merkez Bankası’nın (Fed) ABD politikasıyla olan karmaşık ilişkisi, ekonomistler ve finans analistleri arasında ciddi endişelere yol açtı.
- Son çalışmalar, Fed’in ekonomik istikrara odaklanan bağımsız bir para otoritesi olmaktan çok Kongre’nin bir finansörü olarak hareket ettiğini öne sürüyor.
- Thomas Joseph Webster’ın çalışmasında vurgulandığı gibi, veriler, siyasi gündemlerin Fed’in temel hedeflerini gölgede bıraktığı, ekonomiyi ve enflasyon oranlarını etkilediği tehlikeli bir trende işaret ediyor.
Bu makale, ABD Merkez Bankası ile ABD hükümet harcamaları arasındaki tartışmalı ilişkiyi inceliyor ve enflasyon ile ekonomik istikrar üzerindeki sonuçlarını vurguluyor.
Fed’in Siyasi Harcamalara Karışması
Son araştırmalar, ABD Merkez Bankası’nın işlevlerinin ekonomik istikrarı sağlamaktan çok siyasi güdülerle şekillendiğini gösteriyor. Thomas Joseph Webster’ın kapsamlı çalışmasına göre, Fed giderek artan bir şekilde Kongre’nin bir finansörü olarak hareket ediyor ve doğrudan mali politikaları ve para stratejilerini etkiliyor. Çalışma, özellikle büyük mali açıklar sırasında Fed’in ABD Hazine tahvillerini satın almasının, hükümet harcama gündemleriyle uyumlu olduğunu ve merkez bankasının enflasyonu etkin bir şekilde kontrol etme yeteneği hakkında önemli endişeler yarattığını belirtiyor.
Tarihsel Bağlam: Küresel Finansal Kriz
Webster analizinde, 2010’dan 2021 sonuna kadar olan küresel finansal krize (GFC) dair içgörüler sunarak, bu dönemde Fed’in politikalarının genel fiyat istikrarından çok Beyaz Saray ve Kongre’nin bütçe hedeflerine odaklandığını vurguluyor. Bu durum, Fed’in bağımsızlığı ve enflasyonist baskıları hafifletme konusundaki kararlılığı hakkında sorular ortaya çıkarıyor. “Bu dönemde Fed’in önceliği, genel fiyat seviyesi değil, hükümetin bütçe hedeflerini güçlendirmekti,” diye belirten Webster, Fed’in geleneksel yetkilerine yönelik olası bir baskı olduğuna işaret ediyor.
Parasal Genişleme: Siyasi Bir Araç mı?
Webster, Fed’in 2008 finansal krizi sırasında başlattığı Parasal Genişleme (QE) programını, kurumun hükümet çıkarlarıyla uyumlu olduğunun önemli bir örneği olarak vurguluyor. Fed’in bilançosunun, 2008 sonlarında 2.4 trilyon dolardan 2021 başlarına kadar yaklaşık 8.8 trilyon dolara hızla büyümesi, Tüketici Fiyat Endeksi’nde (CPI) %32’lik bir artışla ilişkilendiriliyor. Bu desen, Fed’in aldığı önlemlerin uzun vadeli ekonomik sağlıktan çok hükümet harcamalarını kolaylaştırmayı amaçladığını gösteriyor.
Hanehalkları ve Ekonomik Eşitsizlik Üzerindeki Etkiler
Bu politikaların etkileri, düşük ve orta gelirli hanehalklarını orantısız şekilde etkileyerek, Fed’in geniş ekonomiyi koruma konusundaki etkinliği hakkında kritik sorular ortaya atıyor. Webster’ın belirttiği gibi, Fed’in iddia edilen bağımsızlığı bir aldatmacadır ve faaliyetleri siyasi faktörler tarafından ağır şekilde etkilenmiştir. Ucuz para politikalarına olan bağımlılık, Kongre ve çeşitli sektörler arasında bir bağımlılık ortamı yaratmış ve Fed’in bu tür stratejilerden uzaklaşma yeteneğini karmaşık hale getirmiştir. Bu analiz, merkez bankasının stratejilerinin yeniden değerlendirilmesini ve ekonomiyi istikrara kavuşturma misyonuna daha yakın bir şekilde hizalanmasını çağrısında bulunuyor.
Sonuç
Webster’ın araştırma bulguları, ABD Merkez Bankası’nın ABD ekonomik yapısındaki rolüne dair geleneksel anlayışa meydan okuyor. Fed’in siyasi güdülerle iç içe geçmesi, ekonomik istikrar ve enflasyon yönetimi için önemli riskler oluşturuyor. Merkez bankası, bağımsızlığını koruma karmaşıklıklarıyla mücadele ederken, odak noktası, tüm vatandaşlar için istikrarlı bir ekonomik ortamı teşvik etmeye geri dönmelidir.